Page 242 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 242
rjinin karbondioksit emisyonlarının ana kaynağı olarak gösterilen ikincil enerji kaynaklarından
olan elektrik, gaz ve dizel olduğunu; bu enerji kaynaklarının iklim değişiklikleri yaşanmasına neden
olduğunu belirtmektedir.
Güneş (2013), turizm sektörünün ilerleme sağlayabilmesi için turist davranışlarının ve
eğilimlerinin dikkatli şekilde incelenmesi ve oluşan talebe göre hizmet sunulması gerektiğini; dünya
ekonomisindeki diğer sektörlerde seksenli yıllar sonrasında önem kazanmaya başladığı gibi turizm
sektöründe de 2008 küresel ekonomik krizi sonrasında çevre koruma ve çevreye duyarlı yatırımların
sayısında artış olduğunu belirterek, turizmin çevre ve enerji kaynakları üzerinde olumsuz etkileri
olduğunu; yapılan araştırmalarda her yıl 450 milyar metreküp çöp, endüstriyel ve tarımsal atığın
denize bırakıldığını; uluslararası turizm hareketlerinin % 53’ünün havayolu, % 39’ unun karayolu, %
8’inin demiryolu veya denizyolu ile gerçekleştiğini; yapılan araştırmaların, dünyadaki karbondioksit
emisyonları ve sera gazı salınımlarında yaşanan artışın ve küresel iklim değişikliklerine neden olan
olumsuz etkilerin başında hava yolu taşımacılığının geldiğine dikkat çekerek, günümüzde çevre ve
enerji kaynaklarının korunmasındaki farkındalık seviyesinde önemli artışlar olduğunu (gerçekleşen
girişimler, hükümetler, endüstri kolları, sivil toplum hareketleri) ve bu konuda Haziran 2009’da
Ekonomik İşbirliği ve Kalınma Örgütü’ nün (OECD) bakanlar düzeyinde yapmış olduğu toplantıda
çevre ve enerji konusunda yaşanan krizlerin yönetilebilmesi için ortaya konulan “Yeşil Büyüme”
konulu bildirge ile enerji etkin ve çevre duyarlı politikalar oluşturulmasının gerekli olduğunun
belirtildiğini bildirmektedir.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) (2014), küresel ısınmanın neden olduğu
iklim değişikliklerinden dolayı turizm sektörüne yapılan yatırımlarda çevreye duyarlı planlamalar
yapılmasının ve yatırımlarda sürdürülebilirliğin dikkate alınmasının zorunlu olduğunu belirterek
dünya nüfusundaki artışa ve insan ihtiyaçlarının çeşitlenmesine paralel olarak enerji gereksiniminin de
arttığını, yenilenemeyen enerji kaynaklarının çevre ve doğa üzerinde oluşturduğu olumsuzluklar
nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar üzerine yoğunlaşıldığını
ve yenilenebilir enerji kaynaklarının binalarda kullanımının sağlanması ve binalardaki enerji
kayıplarının en aza indirilmesi için geliştirilen ve enerji tasarrufu sağlayan yöntemlerin turizm
yatırımlarında kullanılmasının önemli olduğuna dikkat çekmektedir.
Yenişehirlioğlu vd.(t.y.) , yenilenebilir enerji kaynaklarından türetilen ve çevre için negatif
dışsal etki oluşturmayan ya da çok az seviyede negatif etki oluşturan enerjiyi yeşil enerji olarak
tanımlayarak birden fazla kaynaktan yeşil enerji üretilebileceğini belirtmekte olup, bu kaynaklardan en
yaygın olanlarının; her 15 dakikada dünyanın bir senelik enerji ihtiyacını üreten fakat bu enerjinin
büyük kısmının canlıların yaşamsal enerjisini yaratmak için kullanıldığı belirtilen güneş enerjisi
olduğunu; üretiminde herhangi bir yakıt kullanılmamasından dolayı işletme maliyetinin oldukça düşük
olduğu belirtilen hareketli su kaynaklarındaki suların depolanarak hidro-enerji santraline
yönlendirilmesiyle oluşan hidrolik güç enerjisi olduğunu; güneş enerjisinin devamı niteliğinde kabul
edilen ve güneşin yer yüzünü eşit seviyede ısıtmamasından kaynaklanan basınç farklarından oluşan
olan elektrik, gaz ve dizel olduğunu; bu enerji kaynaklarının iklim değişiklikleri yaşanmasına neden
olduğunu belirtmektedir.
Güneş (2013), turizm sektörünün ilerleme sağlayabilmesi için turist davranışlarının ve
eğilimlerinin dikkatli şekilde incelenmesi ve oluşan talebe göre hizmet sunulması gerektiğini; dünya
ekonomisindeki diğer sektörlerde seksenli yıllar sonrasında önem kazanmaya başladığı gibi turizm
sektöründe de 2008 küresel ekonomik krizi sonrasında çevre koruma ve çevreye duyarlı yatırımların
sayısında artış olduğunu belirterek, turizmin çevre ve enerji kaynakları üzerinde olumsuz etkileri
olduğunu; yapılan araştırmalarda her yıl 450 milyar metreküp çöp, endüstriyel ve tarımsal atığın
denize bırakıldığını; uluslararası turizm hareketlerinin % 53’ünün havayolu, % 39’ unun karayolu, %
8’inin demiryolu veya denizyolu ile gerçekleştiğini; yapılan araştırmaların, dünyadaki karbondioksit
emisyonları ve sera gazı salınımlarında yaşanan artışın ve küresel iklim değişikliklerine neden olan
olumsuz etkilerin başında hava yolu taşımacılığının geldiğine dikkat çekerek, günümüzde çevre ve
enerji kaynaklarının korunmasındaki farkındalık seviyesinde önemli artışlar olduğunu (gerçekleşen
girişimler, hükümetler, endüstri kolları, sivil toplum hareketleri) ve bu konuda Haziran 2009’da
Ekonomik İşbirliği ve Kalınma Örgütü’ nün (OECD) bakanlar düzeyinde yapmış olduğu toplantıda
çevre ve enerji konusunda yaşanan krizlerin yönetilebilmesi için ortaya konulan “Yeşil Büyüme”
konulu bildirge ile enerji etkin ve çevre duyarlı politikalar oluşturulmasının gerekli olduğunun
belirtildiğini bildirmektedir.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) (2014), küresel ısınmanın neden olduğu
iklim değişikliklerinden dolayı turizm sektörüne yapılan yatırımlarda çevreye duyarlı planlamalar
yapılmasının ve yatırımlarda sürdürülebilirliğin dikkate alınmasının zorunlu olduğunu belirterek
dünya nüfusundaki artışa ve insan ihtiyaçlarının çeşitlenmesine paralel olarak enerji gereksiniminin de
arttığını, yenilenemeyen enerji kaynaklarının çevre ve doğa üzerinde oluşturduğu olumsuzluklar
nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar üzerine yoğunlaşıldığını
ve yenilenebilir enerji kaynaklarının binalarda kullanımının sağlanması ve binalardaki enerji
kayıplarının en aza indirilmesi için geliştirilen ve enerji tasarrufu sağlayan yöntemlerin turizm
yatırımlarında kullanılmasının önemli olduğuna dikkat çekmektedir.
Yenişehirlioğlu vd.(t.y.) , yenilenebilir enerji kaynaklarından türetilen ve çevre için negatif
dışsal etki oluşturmayan ya da çok az seviyede negatif etki oluşturan enerjiyi yeşil enerji olarak
tanımlayarak birden fazla kaynaktan yeşil enerji üretilebileceğini belirtmekte olup, bu kaynaklardan en
yaygın olanlarının; her 15 dakikada dünyanın bir senelik enerji ihtiyacını üreten fakat bu enerjinin
büyük kısmının canlıların yaşamsal enerjisini yaratmak için kullanıldığı belirtilen güneş enerjisi
olduğunu; üretiminde herhangi bir yakıt kullanılmamasından dolayı işletme maliyetinin oldukça düşük
olduğu belirtilen hareketli su kaynaklarındaki suların depolanarak hidro-enerji santraline
yönlendirilmesiyle oluşan hidrolik güç enerjisi olduğunu; güneş enerjisinin devamı niteliğinde kabul
edilen ve güneşin yer yüzünü eşit seviyede ısıtmamasından kaynaklanan basınç farklarından oluşan