Page 241 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 241
II. YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE TURİZM SEKTÖRÜ
World Wide Fund for Nature [WWF (2011)], dünya nüfusunun yaklaşık beşte birinin elektrik
enerjisine ulaşmada sıkıntı çektiğini; yemek hazırlama ve ısınma ihtiyaçlarını karşılamak için 2,7
milyardan daha fazla insanın çevre ve sağlık üzerinde olumsuz etkileri olan geleneksel enerji
kaynaklarına bağımlı olduğunu; 2030 yılına kadar petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 40-60 oranında
azalacağını ve fosil yakıtlara olan bağımlılığın azalmaması halinde petrol ve gaz rezervlerindeki
azalmaya bağlı olarak enerji maliyetlerinin artacağı ve bu nedenle çevrenin daha fazla zarara maruz
kalacağı sıra dışı kaynaklara yönelmek zorunda kalınacağını; bu nedenlerden dolayı enerji üretimi
sırasındaki aksaklıklar, kazalar ve enerji kaynakları üzerinde yaşanan tartışmaların enerji güvenliğini
tehdit edeceğini belirtmektedir.
Yenişehirlioğlu vd. (t.y), yaygın olarak kullanılan enerji kaynaklarının fosil yakıtlardan
(kömür, petrol ve doğalgaz vb. yer altı kaynakları) oluştuğunu; fosil yakıtlara alternatif enerji
kaynağının yeşil enerji (rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, su gücü, biyolojik yakıt enerjisi, deniz
dalgalarını gücü, jeotermik enerji vb.) olduğunu belirterek fosil yakıtların hem insan sağlına hem de
çevreye zararlar verdiğini; doğal enerji kaynaklarından elde edilen enerjinin şekil değiştirmesiyle elde
edilen yeşil enerjinin tükenmesinin mümkün olmadığına dikkat çekerek yeşil enerji kaynaklarının
ekonomik, doğal ve çevresel faydalarının olmasına karşın dünyanın her zaman fosil yakıt tabanlı enerji
kaynaklarına ihtiyaç duyacağını, bu nedenle fosil yakıt tabanlı enerji kaynaklarının korunması ve iyi
yönetilmesi gerektiği, ayrıca gelecekteki tüketim seviyeleriyle ilgili tahminlerin dikkatli şekilde
yapılması gerektiğini belirtmektedir.
Katırcıoğlu (2014), enerji ekonomisi alanında yapılan bir çok araştırmada enerji, çevre kirliliği
ve ekonomik büyüme arasındaki bağlantının belirlenmesine çalışıldığına ve bu araştırmalar sonucunda
oluşan literatüre göre; iklim değişikliklerinin, çevrenin kirlenmesinde ve bozulmasında önemli
etkenler arasında yer aldığına; iklim değişikliğine neden olan ana etkenin ise karbondioksit (CO²)
emisyonları olduğuna; ekonominin belirli kesimleri ile bazı sektörlerin, enerji ile iklim değişikliği
ilişkisine daha ilgili olmasına ihtiyaç bulunduğuna ve bu sektörlerden birisinin de turizm sektörü
olduğuna; uluslararası turizm hareketlerinin ve uluslararası turist sayısındaki artışların ülkelerin
ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmasına rağmen enerji tüketiminde artışa neden olduğuna dikkat
çekmektedir.
Becken (2013), yaşanmakta olan iklim değişikliklerinin turizm sektöründe endişeye neden
olduğunu ve sektördeki paydaşların sera gazı salınımlarını azaltmak için hedefler koyduklarını ve bu
doğrultuda Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi’nin sera gazı emisyonlarının 2020 yılına kadar % 25-
30; 2035 yılına kadar ise % 50 oranında azaltılması için çalıştığını; enerji giderlerinin konaklama
sektörü işletme maliyetleri içinde % 3-6 oranıyla önemsiz gibi görünmesine rağmen halen işçilik
maliyetlerinden sonra ikinci önemli maliyet faktörü olduğunu; konaklama sektöründe kullanılan
enerjinin yoğunlukla sıcak su, soğutma ve aydınlatmada kullanıldığını ve buralarda kullanılan

227
   236   237   238   239   240   241   242   243   244   245   246