Page 316 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 316
RİŞ
Sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan makineleşme ve fabrikaların artışı, kentleşmeyi
beraberinde getirmiştir. Kentleşme ile şehirlerin doğal güzellikleri ve doğal kaynakları istila edilmiş,
kaynaklar sınırsız inanışıyla büyük tahribatlar yapılmıştır. Ayrıca artan nüfus da bu tahribatı
desteklemiştir. Fakat kaynakların sanıldığı gibi sınırsız olmadığı, ekosistemin tahrip edildiği ve
büyümenin sınırı olması gerektiği fark edilmiştir. Böylelikle kaynakların devamlılığının sağlanması
için sürdürülebilirlik olgusu önem kazanmıştır.
Sürdürebilirlik, bugünün gereksinimlerini; gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama
haklarını engellemeden karşılayan kalkınmadır. Sürdürülebilir kalkınmada kaynaklar sürekli olarak
değerlendirilmeli, bu değerlendirme çerçevesinde maksimum koruma sağlanmalı, özellikle çevreyi
koruma bilinci ön planda tutulmalıdır.
Sürdürülebilirliğin önemini fark eden destinasyonlar, hem kaynaklarının ve özelliklerinin
geleceğe aktarılmasını sağlamak, hem de diğer destinasyonlardan farklılaşma yoluna gitmek amacıyla
alternatif eğilimlere yönelmişlerdir. Bu yönelimlerden biri de Cittaslow (Yavaş Şehir) hareketidir.
Cittaslow (Yavaş Şehir) günümüzde 28 ülkede 182 üyeye ulaşmıştır. Pek çok destinasyon da
bu harekete katılmak amacıyla başvurularda bulunmaktadır. Türkiye’de bu harekete katılan ilk bölge
İzmir ilinde yer alan Seferihisar’dır. Seferihisar, 28 Kasım 2009 tarihinde İtalya’ da Cittaslow
Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısında,”Cittaslow” unvanını elde etmiş ve “salyangoz”
logosuyla temsil edilen şehirlerden biri olmuştur. Günümüzde ise Türkiye’de 9 destinasyon Yavaş
Şehir unvanına sahiptir.
Yavaş şehirler sürdürülebilirliği destekleyen destinasyonlardır. Yavaş Şehir olabilmek için
çevre politikaları, altyapı, kentin dokusunun kalitesi, yerel üretim ve ürünlerin desteklenmesi,
konukseverlik gibi kriterleri yerine getirmek gerekmektedir. Bu kriterlerin pek çoğunun sürdürülebilir
kalkınma ile doğrudan ilişkisi bulunmaktadır.
I.LİTERATÜR TARAMASI
A. Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik 1970’li yıllardan bu yana önemi giderek artan ve sadece ulusal boyutlarda
değil, uluslararası boyutlarda da önemi anlaşılan bir olgu halini almıştır. Sürdürülebilir kalkınmanın
temelinde kaynakların korunması ve geliştirilmesi bulunmaktadır (Küçükaslan, 2012: 9).
Sürdürülebilirlik kavramı nüfus ve çevre arasındaki ilişkilerin düzen bozucu, ürkütücü sonuçlarından
ortaya çıkmıştır. İnsanlar nüfus artışı ile yaşanan doğal kaynakların aşırı tüketimine karşı tavır almış
ve büyümenin bir sınırı olduğunu fark etmişlerdir (Demir ve Çevirgen, 2006).
Sürdürülebilirlik, insan nüfusunun faaliyetleri ile birlikte onların doğal, sosyal ve kültürel
çevreleri arasında uyumun bulunduğu bir denge durumudur (Middleton ve Hawkins, 1998:247).
“Sürdürülebilir turizm, insanın etkileşim içinde bulunduğu ya da bulunmadığı çevrenin
bozulmadan veya değiştirilmeden korunarak, kültürel bütünlüğün, ekolojik süreçlerin, biyolojik
302
Sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan makineleşme ve fabrikaların artışı, kentleşmeyi
beraberinde getirmiştir. Kentleşme ile şehirlerin doğal güzellikleri ve doğal kaynakları istila edilmiş,
kaynaklar sınırsız inanışıyla büyük tahribatlar yapılmıştır. Ayrıca artan nüfus da bu tahribatı
desteklemiştir. Fakat kaynakların sanıldığı gibi sınırsız olmadığı, ekosistemin tahrip edildiği ve
büyümenin sınırı olması gerektiği fark edilmiştir. Böylelikle kaynakların devamlılığının sağlanması
için sürdürülebilirlik olgusu önem kazanmıştır.
Sürdürebilirlik, bugünün gereksinimlerini; gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama
haklarını engellemeden karşılayan kalkınmadır. Sürdürülebilir kalkınmada kaynaklar sürekli olarak
değerlendirilmeli, bu değerlendirme çerçevesinde maksimum koruma sağlanmalı, özellikle çevreyi
koruma bilinci ön planda tutulmalıdır.
Sürdürülebilirliğin önemini fark eden destinasyonlar, hem kaynaklarının ve özelliklerinin
geleceğe aktarılmasını sağlamak, hem de diğer destinasyonlardan farklılaşma yoluna gitmek amacıyla
alternatif eğilimlere yönelmişlerdir. Bu yönelimlerden biri de Cittaslow (Yavaş Şehir) hareketidir.
Cittaslow (Yavaş Şehir) günümüzde 28 ülkede 182 üyeye ulaşmıştır. Pek çok destinasyon da
bu harekete katılmak amacıyla başvurularda bulunmaktadır. Türkiye’de bu harekete katılan ilk bölge
İzmir ilinde yer alan Seferihisar’dır. Seferihisar, 28 Kasım 2009 tarihinde İtalya’ da Cittaslow
Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısında,”Cittaslow” unvanını elde etmiş ve “salyangoz”
logosuyla temsil edilen şehirlerden biri olmuştur. Günümüzde ise Türkiye’de 9 destinasyon Yavaş
Şehir unvanına sahiptir.
Yavaş şehirler sürdürülebilirliği destekleyen destinasyonlardır. Yavaş Şehir olabilmek için
çevre politikaları, altyapı, kentin dokusunun kalitesi, yerel üretim ve ürünlerin desteklenmesi,
konukseverlik gibi kriterleri yerine getirmek gerekmektedir. Bu kriterlerin pek çoğunun sürdürülebilir
kalkınma ile doğrudan ilişkisi bulunmaktadır.
I.LİTERATÜR TARAMASI
A. Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik 1970’li yıllardan bu yana önemi giderek artan ve sadece ulusal boyutlarda
değil, uluslararası boyutlarda da önemi anlaşılan bir olgu halini almıştır. Sürdürülebilir kalkınmanın
temelinde kaynakların korunması ve geliştirilmesi bulunmaktadır (Küçükaslan, 2012: 9).
Sürdürülebilirlik kavramı nüfus ve çevre arasındaki ilişkilerin düzen bozucu, ürkütücü sonuçlarından
ortaya çıkmıştır. İnsanlar nüfus artışı ile yaşanan doğal kaynakların aşırı tüketimine karşı tavır almış
ve büyümenin bir sınırı olduğunu fark etmişlerdir (Demir ve Çevirgen, 2006).
Sürdürülebilirlik, insan nüfusunun faaliyetleri ile birlikte onların doğal, sosyal ve kültürel
çevreleri arasında uyumun bulunduğu bir denge durumudur (Middleton ve Hawkins, 1998:247).
“Sürdürülebilir turizm, insanın etkileşim içinde bulunduğu ya da bulunmadığı çevrenin
bozulmadan veya değiştirilmeden korunarak, kültürel bütünlüğün, ekolojik süreçlerin, biyolojik
302