Page 25 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 25
RİŞ
Turizm endüstrisi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için döviz geliri yaratması sebebi ile
büyük önem arz etmektedir. Uluslararası turizmden aldıkları payı arttırabilme çabasında olan ülkeler
bir takım çalışmalar içerisinde bulunmaktadırlar. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında dünyada
yaşanan ekonomik refah düzeyinin artışı, bireylerin, grupların ve kitlelerin turizm hareketlerine
katılımlarını arttırmış ve özellikle kitle turizmine katılımda önemli hareketlilik yaşandığı
gözlemlenmiştir. Günümüz yerli ve yabancı turistlerinin turizm faaliyeti içerisinde yer alma ya da
turizm faaliyetleri satın alma davranışları incelendiğinde, kitle turizminin yerini alternatif turizm
hareketlerine bırakabileceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, uluslararası turizm gelirlerini arttırmak
isteyen ülkeler de alternatif turizm değerlerini korumalı ve sürdürülebilirliği sağlamalıdırlar. Turizmin
gelişiyor olması ülke ekonomilerine olumlu anlamda katkılar sağlarken, turizm ve çevre ilişkisi bu
katkılardan olumsuz etkilenebilmektedir. Çünkü turizm faaliyetleri ile çevreye zarar verilebilmektedir.
Ancak, turizm gelirinin devamlı hale gelebilmesi için çevrenin tahribata uğramaması ve doğal
kaynakların zarar görmemesi gerekmektedir.
Sürdürülebilirlik ve ekoturizm ilişkisi de bu noktada değer kazanmakta, ekoturizm sürdürülebilir
turizmin bir çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekoturizm kavramı, çevre ve turizm ilişkilerinin
önem kazanması ve sürdürülebilirlik tartışmaları ile günümüzde yerini almaktadır. Ekoturizm kitle
turizmine bir tepki olarak doğan ve alternatif turizm türlerini içeren, hem kırsal hem de kültürel turizm
unsurlarını kapsayan ve bu alanda geliştirilebilir olan bir turizm çeşididir. Ekoturizm, çevreyi
korumayı amaç edinirken bölge halkının refah düzeyini arttırıcı bir çaba da sergilemektedir. Günümüz
turistinin tatil anlayışı uzun süredir alışılagelmiş deniz-kum-güneş üçlüsünden ziyade doğa ile iç içe ve
bozulmamış bir çevrede aktif olarak yer alabilecekleri faaliyetlerde bulunmak şeklinde değişmektedir.
Bu anlamda ülkelerin sahip oldukları doğal ve kültürel varlıkları uzun vadede korumaları
beklenmektedir.
Çalışma, üç bölümden oluşmaktadır, ilk bölümde sürdürülebilirlik kavramı ve turizm ilişkisi
üzerinde durulmakta, ikinci bölümde ise genel olarak dünyada uygulamaları bulunan sertifika
programları ve Türkiye’de gerçekleştirilen projelere yer verilmektedir. Son bölümde ise sonuç ve
değerlendirme kısmına yer verilmektedir.
I. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAVRAMI VE TURİZM İLİŞKİSİ
İngilizce “sustainability” sözcüğünün karşılığı olan, dilimize sürdürülebilirlik olarak çevrilen
kavramın anlamı incelendiğinde süreklilik belirtme durumunun ön plana çıktığı görülmektedir (Akgül,
2010:133). Sürdürülebilirlik, insan yaşamının ihtiyaçları ve doğal kaynakların devamlılığı arasında
dengenin sağlanması, ekonomik, çevresel ve toplumsal boyutlarıyla günümüzden geleceğe uyumlu bir
planlama yapılmasını amaçlayan bütünsel bir yaklaşım ifade etmektedir (TÜSİAD, 2012:13).
Sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için kaynaklar sürekli olarak değerlendirilmeli, değerlendirme
çerçevesinde koruma sağlanmalı ve koruma bilinci ön planda tutulmalıdır (Kaypak, 2010:98).
11
Turizm endüstrisi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için döviz geliri yaratması sebebi ile
büyük önem arz etmektedir. Uluslararası turizmden aldıkları payı arttırabilme çabasında olan ülkeler
bir takım çalışmalar içerisinde bulunmaktadırlar. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında dünyada
yaşanan ekonomik refah düzeyinin artışı, bireylerin, grupların ve kitlelerin turizm hareketlerine
katılımlarını arttırmış ve özellikle kitle turizmine katılımda önemli hareketlilik yaşandığı
gözlemlenmiştir. Günümüz yerli ve yabancı turistlerinin turizm faaliyeti içerisinde yer alma ya da
turizm faaliyetleri satın alma davranışları incelendiğinde, kitle turizminin yerini alternatif turizm
hareketlerine bırakabileceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, uluslararası turizm gelirlerini arttırmak
isteyen ülkeler de alternatif turizm değerlerini korumalı ve sürdürülebilirliği sağlamalıdırlar. Turizmin
gelişiyor olması ülke ekonomilerine olumlu anlamda katkılar sağlarken, turizm ve çevre ilişkisi bu
katkılardan olumsuz etkilenebilmektedir. Çünkü turizm faaliyetleri ile çevreye zarar verilebilmektedir.
Ancak, turizm gelirinin devamlı hale gelebilmesi için çevrenin tahribata uğramaması ve doğal
kaynakların zarar görmemesi gerekmektedir.
Sürdürülebilirlik ve ekoturizm ilişkisi de bu noktada değer kazanmakta, ekoturizm sürdürülebilir
turizmin bir çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekoturizm kavramı, çevre ve turizm ilişkilerinin
önem kazanması ve sürdürülebilirlik tartışmaları ile günümüzde yerini almaktadır. Ekoturizm kitle
turizmine bir tepki olarak doğan ve alternatif turizm türlerini içeren, hem kırsal hem de kültürel turizm
unsurlarını kapsayan ve bu alanda geliştirilebilir olan bir turizm çeşididir. Ekoturizm, çevreyi
korumayı amaç edinirken bölge halkının refah düzeyini arttırıcı bir çaba da sergilemektedir. Günümüz
turistinin tatil anlayışı uzun süredir alışılagelmiş deniz-kum-güneş üçlüsünden ziyade doğa ile iç içe ve
bozulmamış bir çevrede aktif olarak yer alabilecekleri faaliyetlerde bulunmak şeklinde değişmektedir.
Bu anlamda ülkelerin sahip oldukları doğal ve kültürel varlıkları uzun vadede korumaları
beklenmektedir.
Çalışma, üç bölümden oluşmaktadır, ilk bölümde sürdürülebilirlik kavramı ve turizm ilişkisi
üzerinde durulmakta, ikinci bölümde ise genel olarak dünyada uygulamaları bulunan sertifika
programları ve Türkiye’de gerçekleştirilen projelere yer verilmektedir. Son bölümde ise sonuç ve
değerlendirme kısmına yer verilmektedir.
I. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAVRAMI VE TURİZM İLİŞKİSİ
İngilizce “sustainability” sözcüğünün karşılığı olan, dilimize sürdürülebilirlik olarak çevrilen
kavramın anlamı incelendiğinde süreklilik belirtme durumunun ön plana çıktığı görülmektedir (Akgül,
2010:133). Sürdürülebilirlik, insan yaşamının ihtiyaçları ve doğal kaynakların devamlılığı arasında
dengenin sağlanması, ekonomik, çevresel ve toplumsal boyutlarıyla günümüzden geleceğe uyumlu bir
planlama yapılmasını amaçlayan bütünsel bir yaklaşım ifade etmektedir (TÜSİAD, 2012:13).
Sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için kaynaklar sürekli olarak değerlendirilmeli, değerlendirme
çerçevesinde koruma sağlanmalı ve koruma bilinci ön planda tutulmalıdır (Kaypak, 2010:98).
11