Page 204 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 204
RİŞ
Bu çalışma, sürdürülebilir kalkınma modelinin, ekolojik yıkımı durdurabilecek bir model
sunup sunmadığını turizm alanı bağlamında sorgulamaktadır. Dünya Turizm Örgütü (UNWTO)
verilerine göre (UNWTO, 2014) son 60 yıldır, turizm alanı çarpıcı bir gelişme göstermiştir. 1950
yılında, dünya çapında yaklaşık 25 milyon kişi turistik amaçlarla seyahat ediyorken; bu sayı,
1980‟lerde 278 milyona, 1995‟de 528 milyona, 2013 yılında ise, toplam 1 milyar 87 milyon kişiye
ulaşmıştır. Turistik seyahatlerin amaçlarına bakıldığında ise, en yüksek orana, rekreasyon ve boş
zaman etkinliklerinin sahip olduğu görülmektedir. Turistik seyahatlerin %52‟si; rekreasyon, boş
zaman ve tatil amaçlı olarak yapılmaktadır. Geriye kalan seyahatlere oransal olarak bakıldığında,
arkadaş ve akraba ziyareti, sağlık, din ve diğer amaçlı turizm etkinlikleri %27‟lik bir paya sahiptir. Bu
iki ana amaç dışında kalan seyahatlerde; iş ve ticari amaçlı olanlar %14 iken, bunu %7 oranıyla amacı
belirlenemeyen seyahatler izlemektedir. 2014 yılında, 3,3 milyar kişi yaklaşık 50 bin farklı
destinasyona taşınmıştır (IATA, 2014).
Turizm olgusundaki artışa ek olarak, ekonomik gerekçelerle desteklenmekte ve turizm
alanlarının dünya çapındaki yayılımı teşvik edilmektedir. Buna koşut olarak, turizmin yayılımı
sürerken turizm olaylarındaki nicel artışın ekonomik yararları, son kırk yılda neden olduğu ekolojik
zararlar yüzünden gözden geçirilmekte ve ekonomik gelişimi etkilemeyecek ama doğaya da zarar
vermeyecek “ara formüller” üretilmeye çalışılmaktadır. Son yıllarda, turizm alanı için üretilen ara
formülerden öne çıkan bir tanesi, kalkınma yazınının özelliklerini taşıyan sürdürülebilir turizm
kavramıdır.
Sürdürülebilirlik ifadesinin sıklıkla kullanıldığı disiplinlerden biri turizmdir. Kitle turizminin
ekolojiye verdiği zarardan yola çıkarak geliştirilen sürdürülebilir turizm, ekolojik değerleri hesaba
katarak turizm olanaklarının kullanılması iddiasındadır (Briassoulis, 2002). Başta ekolojik dengenin
korunarak kalkınmanın sürdürülmesi gerekliliği ile geleneksel (kitle) turizmden farklı olarak, bir
bölgede “alternatif” olabilecek1 yeni destinasyonlar yoluyla hizmet vermeyi amaçlamaktadır. Böylece,
kitle turizminin ekolojiye verdiği zararı azaltacağı düşünülmesinin yanı sıra, kurulan/üretilen yeni
mekânlara önemli ekonomik olanaklar sunmaktadır. Bu anlamda, sürdürülebilir turizm, yeni turizm
alanları açarak çeşitli istihdam olanaklarını ortaya çıkarması, farklı kesimlerin taleplerini
karşılamasıyla ulusal refaha katkı sağlamaktadır. Turizm destinasyonlarının, sürekli artması, mevcut
turizm faaliyetlerine ek olarak yeni alanların faaliyete geçmesiyle de turizmin ekolojik sorunlara
katkısındaki payı giderek büyümektedir. Ayrıca, sürdürülebilir turizmin diğer olumsuzlukları,
kapitalist olmayan mekânları da piyasalaştırıp, kendi bölgesindeki ekosisteme zarar vererek, bölgeyi
tahrip etmesi; kültürel özelliklerin aşındırılarak bölgenin homojenleştirilmesi (Urry, 1999); sömürü
1 Fordizmden post-fordizme geçişle, merkezi üretim sisteminden, üretim alanlarındaki çeşitlenmesi ve üretim
sisteminin esnekleşmesine geçişle birlikte, turizmin alanlarındaki merkezilik de farklı destinasyonlara doğru
şekillendirilmiştir.
190
Bu çalışma, sürdürülebilir kalkınma modelinin, ekolojik yıkımı durdurabilecek bir model
sunup sunmadığını turizm alanı bağlamında sorgulamaktadır. Dünya Turizm Örgütü (UNWTO)
verilerine göre (UNWTO, 2014) son 60 yıldır, turizm alanı çarpıcı bir gelişme göstermiştir. 1950
yılında, dünya çapında yaklaşık 25 milyon kişi turistik amaçlarla seyahat ediyorken; bu sayı,
1980‟lerde 278 milyona, 1995‟de 528 milyona, 2013 yılında ise, toplam 1 milyar 87 milyon kişiye
ulaşmıştır. Turistik seyahatlerin amaçlarına bakıldığında ise, en yüksek orana, rekreasyon ve boş
zaman etkinliklerinin sahip olduğu görülmektedir. Turistik seyahatlerin %52‟si; rekreasyon, boş
zaman ve tatil amaçlı olarak yapılmaktadır. Geriye kalan seyahatlere oransal olarak bakıldığında,
arkadaş ve akraba ziyareti, sağlık, din ve diğer amaçlı turizm etkinlikleri %27‟lik bir paya sahiptir. Bu
iki ana amaç dışında kalan seyahatlerde; iş ve ticari amaçlı olanlar %14 iken, bunu %7 oranıyla amacı
belirlenemeyen seyahatler izlemektedir. 2014 yılında, 3,3 milyar kişi yaklaşık 50 bin farklı
destinasyona taşınmıştır (IATA, 2014).
Turizm olgusundaki artışa ek olarak, ekonomik gerekçelerle desteklenmekte ve turizm
alanlarının dünya çapındaki yayılımı teşvik edilmektedir. Buna koşut olarak, turizmin yayılımı
sürerken turizm olaylarındaki nicel artışın ekonomik yararları, son kırk yılda neden olduğu ekolojik
zararlar yüzünden gözden geçirilmekte ve ekonomik gelişimi etkilemeyecek ama doğaya da zarar
vermeyecek “ara formüller” üretilmeye çalışılmaktadır. Son yıllarda, turizm alanı için üretilen ara
formülerden öne çıkan bir tanesi, kalkınma yazınının özelliklerini taşıyan sürdürülebilir turizm
kavramıdır.
Sürdürülebilirlik ifadesinin sıklıkla kullanıldığı disiplinlerden biri turizmdir. Kitle turizminin
ekolojiye verdiği zarardan yola çıkarak geliştirilen sürdürülebilir turizm, ekolojik değerleri hesaba
katarak turizm olanaklarının kullanılması iddiasındadır (Briassoulis, 2002). Başta ekolojik dengenin
korunarak kalkınmanın sürdürülmesi gerekliliği ile geleneksel (kitle) turizmden farklı olarak, bir
bölgede “alternatif” olabilecek1 yeni destinasyonlar yoluyla hizmet vermeyi amaçlamaktadır. Böylece,
kitle turizminin ekolojiye verdiği zararı azaltacağı düşünülmesinin yanı sıra, kurulan/üretilen yeni
mekânlara önemli ekonomik olanaklar sunmaktadır. Bu anlamda, sürdürülebilir turizm, yeni turizm
alanları açarak çeşitli istihdam olanaklarını ortaya çıkarması, farklı kesimlerin taleplerini
karşılamasıyla ulusal refaha katkı sağlamaktadır. Turizm destinasyonlarının, sürekli artması, mevcut
turizm faaliyetlerine ek olarak yeni alanların faaliyete geçmesiyle de turizmin ekolojik sorunlara
katkısındaki payı giderek büyümektedir. Ayrıca, sürdürülebilir turizmin diğer olumsuzlukları,
kapitalist olmayan mekânları da piyasalaştırıp, kendi bölgesindeki ekosisteme zarar vererek, bölgeyi
tahrip etmesi; kültürel özelliklerin aşındırılarak bölgenin homojenleştirilmesi (Urry, 1999); sömürü
1 Fordizmden post-fordizme geçişle, merkezi üretim sisteminden, üretim alanlarındaki çeşitlenmesi ve üretim
sisteminin esnekleşmesine geçişle birlikte, turizmin alanlarındaki merkezilik de farklı destinasyonlara doğru
şekillendirilmiştir.
190