Page 276 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 276
zenlenmiştir (Drexhage ve Murphy, 2010: 7-10). Brundtland Raporunda, “günümüzün ihtiyaçlarını
gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin karşılayabilmek”
(WCED, 1987: 43) olarak tanımlanan sürdürülebilir kalkınma, ayrıca “temel çevresel, sosyal ve
ekonomik hizmetlerin bu hizmetlerin dayandığı ekolojik ve toplumsal sistemlerin varlığını tehdit
etmeksizin, herkese sunulabildiği gelişme” (Kahraman ve Türkay, 2006: 77) olarak tanımlanmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma özünde ekonomik kalkınma teorisi ve çevrecilik yaklaşımlarının
birleşiminin sonucudur (Hardy ve Beeton, 2001: 169; Hardy, Beeton ve Pearson, 2002: 475; Sharpley,
2000: 2). Kaynak kullanımında klasik korumacılık kavramından farklı olarak toplumların ve halkların
bağlı olduğu sosyal ve ekolojik sistemleri bozmadan pozitif sosyo-ekonomik değişim oluşturmayı
(Gunn, 1994: 85) amaçlayan sürdürülebilir kalkınma çevre, ekonomi ve toplum arasında karmaşık ve
birbiriyle çakışan bir ilişki olduğunu ifade eder. Bu yüzden sürdürülebilir kalkınma kavramının
açıklanmasında toplumun refahını arttırmada ekonomik kalkınmanın rolü, insan nüfusundaki artışın
önemi ve etkisi, kalkınmada mevcut çevresel sınırların varlığı, ekonomik kalkınma ve teknik yenilikler
vasıtasıyla insan yapımı kaynaklar ile doğal kaynakların yenilenmesinin sağlanması, ekonomik
kalkınma ile ortaya çıkabilecek istenmeyen çevresel etkilerin çevresel etki değerlendirmesi ve çevresel
kontrol gibi yönetim metotlarını kapsayan teknolojiler sayesinde önlenebilme yeteneği, doğal yaşam
ve insan dışındaki diğer canlı türlerinin hakları konusundaki değerlerin anlamı, kalkınma aşamasında
ekosistem yaklaşımı ve ekosistemin fonksiyonel bütünlüğünün sürdürülebilmesinin önemi temel
konular göz önünde bulundurulmalıdır (Hunter, 1997: 852).
Sürdürülebilir kalkınma kavramının ele alındığı ilk dönemden günümüze kadar yapılmış
çalışmalara bakıldığında ekonomik kalkınma, sosyal eşitlik ve çevre koruma konularının sürdürülebilir
olarak ele alınmasında kalkınma ölçütlerinin ve planlarının iyi belirlenmiş olmasına rağmen
uygulamada sürekli sorunlar yaşandığı vurgulanmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde
uygulamaların gerçekleştirilmesinde problemler olduğu belirtilmektedir (Drexhage ve Murphy, 2010:
6).
II. SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM
Sürdürülebilir turizm 1970’lerde turizmin neden olduğu çevresel bozulma ve toplumların
geleneksel kültürlerinde ciddi olumsuz etkilere çözüm olarak gelişmeye başlamıştır (Bramwell ve
Lane, 2012:1). Turizm sektörü içinde var olduğu doğal ve insan yapısı sosyo-kültürel çevre üzerinde
hiçbir olumsuz etkisi olmayan ekonomik bir aktivite olarak görülemez. Turizm endüstrisi çevresel
kaynakları kullanarak faaliyet gösteren ve bunları tüketici pazarında satışa dönüştüren bir endüstridir
(Garrod ve Fyall, 1998: 199). Doğal değerler başta olmak üzere kültürel ve sosyal değerleri ile ilgili
temiz ve sağlıklı bir çevrede gelişebilen bir faaliyet olan turizm için doğal alanların korunması ve
geliştirilmesi sektörün varlığı ve ekonomik faydalarının devamı için hayati öneme sahiptir (Mathieson
ve Wall, 1982: 97). Ġnsanların turizm amaçlı bir destinasyona yönelimlerinde ilgili destinasyonun
sahip olduğu doğal kaynaklar öncelikli sebeplerden birisidir (Martin, 2005: 575).
262
gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin karşılayabilmek”
(WCED, 1987: 43) olarak tanımlanan sürdürülebilir kalkınma, ayrıca “temel çevresel, sosyal ve
ekonomik hizmetlerin bu hizmetlerin dayandığı ekolojik ve toplumsal sistemlerin varlığını tehdit
etmeksizin, herkese sunulabildiği gelişme” (Kahraman ve Türkay, 2006: 77) olarak tanımlanmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma özünde ekonomik kalkınma teorisi ve çevrecilik yaklaşımlarının
birleşiminin sonucudur (Hardy ve Beeton, 2001: 169; Hardy, Beeton ve Pearson, 2002: 475; Sharpley,
2000: 2). Kaynak kullanımında klasik korumacılık kavramından farklı olarak toplumların ve halkların
bağlı olduğu sosyal ve ekolojik sistemleri bozmadan pozitif sosyo-ekonomik değişim oluşturmayı
(Gunn, 1994: 85) amaçlayan sürdürülebilir kalkınma çevre, ekonomi ve toplum arasında karmaşık ve
birbiriyle çakışan bir ilişki olduğunu ifade eder. Bu yüzden sürdürülebilir kalkınma kavramının
açıklanmasında toplumun refahını arttırmada ekonomik kalkınmanın rolü, insan nüfusundaki artışın
önemi ve etkisi, kalkınmada mevcut çevresel sınırların varlığı, ekonomik kalkınma ve teknik yenilikler
vasıtasıyla insan yapımı kaynaklar ile doğal kaynakların yenilenmesinin sağlanması, ekonomik
kalkınma ile ortaya çıkabilecek istenmeyen çevresel etkilerin çevresel etki değerlendirmesi ve çevresel
kontrol gibi yönetim metotlarını kapsayan teknolojiler sayesinde önlenebilme yeteneği, doğal yaşam
ve insan dışındaki diğer canlı türlerinin hakları konusundaki değerlerin anlamı, kalkınma aşamasında
ekosistem yaklaşımı ve ekosistemin fonksiyonel bütünlüğünün sürdürülebilmesinin önemi temel
konular göz önünde bulundurulmalıdır (Hunter, 1997: 852).
Sürdürülebilir kalkınma kavramının ele alındığı ilk dönemden günümüze kadar yapılmış
çalışmalara bakıldığında ekonomik kalkınma, sosyal eşitlik ve çevre koruma konularının sürdürülebilir
olarak ele alınmasında kalkınma ölçütlerinin ve planlarının iyi belirlenmiş olmasına rağmen
uygulamada sürekli sorunlar yaşandığı vurgulanmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde
uygulamaların gerçekleştirilmesinde problemler olduğu belirtilmektedir (Drexhage ve Murphy, 2010:
6).
II. SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM
Sürdürülebilir turizm 1970’lerde turizmin neden olduğu çevresel bozulma ve toplumların
geleneksel kültürlerinde ciddi olumsuz etkilere çözüm olarak gelişmeye başlamıştır (Bramwell ve
Lane, 2012:1). Turizm sektörü içinde var olduğu doğal ve insan yapısı sosyo-kültürel çevre üzerinde
hiçbir olumsuz etkisi olmayan ekonomik bir aktivite olarak görülemez. Turizm endüstrisi çevresel
kaynakları kullanarak faaliyet gösteren ve bunları tüketici pazarında satışa dönüştüren bir endüstridir
(Garrod ve Fyall, 1998: 199). Doğal değerler başta olmak üzere kültürel ve sosyal değerleri ile ilgili
temiz ve sağlıklı bir çevrede gelişebilen bir faaliyet olan turizm için doğal alanların korunması ve
geliştirilmesi sektörün varlığı ve ekonomik faydalarının devamı için hayati öneme sahiptir (Mathieson
ve Wall, 1982: 97). Ġnsanların turizm amaçlı bir destinasyona yönelimlerinde ilgili destinasyonun
sahip olduğu doğal kaynaklar öncelikli sebeplerden birisidir (Martin, 2005: 575).
262