Page 62 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 62
anda sosyal ve çevre konularını da kapsayacak Ģekilde kullanılmaya baĢlanmıĢtır (TıraĢ, 2012: 60-
61; Dinçer ve Aslan, 2008: 32). Nitekim bu tarihten itibaren SK kavramı, çevre ve insan kaynaklarının
tümünün, hem günümüzdeki insanların ihtiyaçları hem de gelecek kuĢakların ihtiyaçları için ihtiyatlı
kullanılmasını sağlayan ve buna saygı duyma temelinde toplumun tamamını kapsayacak bir süreç
(Carter, 2008: 209) olarak tanımlanmaktadır.

SK, 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren literatürde somut olarak tartıĢılmaya baĢlandığı
söylenebilir (Wall, 2013: 20; Baker, 2006: 18). Bugüne kadar literatürde birçok alan için kullanılan
sürdürülebilir kalkınma kavramının temel özelliği, ekoloji ve insanı konu alması ve bu bağlamda doğal
düzenin ve insanların yaĢamları için gerekli kaynaklarının korunmasını ön planda tutmasıdır. SK
kavramı, bu açıdan bakıldığında; sosyal sorumluluk, ekonomi, çevre bilimi ve yönetimi, siyaset ve
hukuk gibi değiĢik alanları birleĢtiren ve bunlar arasında bir iĢbirliğinin oluĢmasına zemin hazırlayan
bir kavram olarak görülmektedir. Bununla birlikte, kavram son zamanlarda daha geniĢ boyutlarla ele
alınmakta ve demokrasi, insan hakları, doğaya ve çevreye saygı gibi daha spesifik kavramları içinde
barındıran bir kavrama dönüĢmüĢtür (Baker, 2006: 105).

Diğer yandan, SK kavramı, 1992 Rio Dünya Zirvesi’nden sonra hem ulusal hem küresel
ölçekteki çevre koruma politikalarının genel kabul görmüĢ ana kavramı olarak kabul görmektedir.
Öyle ki, çevre ve çevre sorunlarından bahsedildiğinde ilk akla gelen kavram olması nedeniyle, SK’nın
çevre ve çevre sorunları sözcükleriyle iliĢkilendirildiği bile söylenebilir (Turgut, 1996: 701). Bunun
yanında, genel olarak SK kavramı; “çevre değerlerinin ve doğal kaynakların bilinçsizce tüketilmesine
yol açmayacak biçimde rasyonel yöntemlerle, bugünkü ve gelecek kuşakların ihtiyaçlarını
karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin, ekonomik gelişmenin sağlanması” (KeleĢ, 1998: 112)
Ģeklinde karĢılık bulmaktadır.

II. ĠKLĠM DEĞĠġĠLĠĞĠ ÇERÇEVESĠNDE AVRUPA BĠRLĠĞĠ SÜRDÜRÜLEBĠLĠR
KALKINMA STRATEJĠSĠ (SKS)
AB, ikinci dünya savaĢından sonraki dönemde, tıpkı diğer birçok ülke gibi, öncelik olarak
ekonomik kalkınmanın hızlandırılması, iĢsizliğin azaltılması, enflasyonun kontrol altında tutulması
gibi konulara önem vererek, üretim kapasitesinin arttırılmasını temel amaç olarak görmüĢtür (Yıkmaz,
2011: 14). Bunun doğal bir sonucu olarak, 1957 Roma AntlaĢmasıyla kurulun Avrupa Ekonomik
Topluluğu (daha sonrasında AB) çevre konularına doğrudan yer vermemiĢtir. Ancak 1970’li yıllarda
tüketimin ön planda tutulduğu kontrolsüz bir kalkınma sürecinin, ekolojik dengeleri bozduğu ve daha
da önemlisi çevre ve ekonomik kalkınma arasındaki doğal bağın göz ardı edildiğinin fark edilmesi,
uluslararası toplumunda olduğu gibi, “AB’de de çevreye duyarlı bir kalkınma planı arayıĢlarını
beraberinde getirmiĢtir” (Baker, 1997: 89-90). Bu bağlamda, uluslararası toplum tarafından 1972
Stockholm ve 1987’de Brundtland Raporu sonucu ete kemiğe bürünmeye baĢlayan SK ilkeleri
çerçevesinde AB’nin çevre sorunlarına daha fazla angaje olduğu ve bu anlamda çevreye iliĢkin

48
   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66   67