Page 65 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 65
UÇ VE DEĞERLENDĠRME
AB’nde 2001 yılında kabul edilen SKS stratejisi, üzerinden çok fazla bir süre geçmeden revize
edilme gereği duyulmuĢ ve 2006’da yeni strateji kabul edilmiĢtir. Yeni strateji, ilk stratejiye göre daha
kapsayıcı olması ve yeni konuların stratejiye dahil edilmesi, ilk stratejinin sürdürülebilir kalkınma
ilkelerini tam anlamıyla birbirine entegre edilemediği Ģeklinde yorumlanabilir. Ancak sürdürülebilir
kalkınmanın önemli saç ayaklarından birini oluĢturan çevre ve yine çevre politikalarıyla doğrudan
ilgili küresel iklim değiĢikliği konularında AB’nin, 1990’lı yıllardan beri sürekli olarak geliĢme
gösteren politikaları da göz ardı edilemez.
Bunun yanında, bir stratejinin baĢarılı olması için sürdürülebilir kalkınmanın üç saç ayağını
oluĢturan, ekonomik, sosyal ve ekolojik sürdürülebilirliğin birbirine entegre edilip, birbirine paralel
hareket ettirilmesi gerekir. Maalesef, AB’nin 2001 yılındaki stratejisi her ne kadar bu üç olguyu
içeriyor olsa da, kapsamlı ve tutarlı olmaktan oldukça uzaktı. Öyle ki, ekonomik kalkınmayı ve buna
bağlı olarak istihdamın yükseltilmesi, temel amaçlar arasına konmuĢtu. Bundan dolayı, diğer konu
baĢlıklarına gereken derecede ilgi gösterilmemiĢ ve ilk stratejinin gözden geçirilip yenilenmesi ile
sonuçlanmıĢtır.
2006 yılında kabul edilen strateji, bu bağlamda, 2001 yılındakine göre daha fazla konuyu
içermesinin yanında, stratejide belirlenen hedeflerin gerçekleĢip gerçekleĢmediğinin izlenmesi için her
iki yılda bir hazırlanmasını öngören bir mekanizmayı içermesi açısından önemlidir. Bunla birlikte,
sürdürülebilir kalkınma stratejisinin etkili bir Ģekilde uygulanmasının sadece ulusal ve bölgesel
çabalarla mümkün olmayacağı ve dolayısıyla küresel bir iĢbirliğinin Ģart olduğu vurgulanarak, AB’nin
bu networkleri oluĢturmasında öncü rol oynaması gerektiği belirtilmiĢtir. Böylece, AB’nin uluslararası
politikalarda sürdürülebilir kalkınma gibi daha “yumuĢak güç” unsurlar kullanarak, uluslar arası
toplum tarafından aktör olarak kabul edilebilirliği artmıĢ olacaktır.
Sonuç olarak AB, 1990’lı yıllardan sonra çevreye duyarlı kalkınma stratejisinde önemli
mesafe kat etmiĢ gözükmektedir. Öyle ki, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri en iyi Ģekilde yürüten
ülkelerin birçoğu AB üyesi ülkelerden oluĢmaktadır. Tabi ki, stratejinin uygulanmasında bazı
aksaklıklar mevcuttur; ancak, 1990’lar gibi erken bir dönemde baĢlayan çabalar sonucunda elde edilen
baĢarılar ayrıca önemlidir. Fakat son dönemde bir yanda yeni katılan üyelerle birlikte sayının artması,
diğer yandan küresel düzeyde kaĢanan ve Euro bölgesini de oldukça fazla etkileyen ekonomik kriz,
AB’nin SKS’ni ve bu bağlamda iklim değiĢikliği politikalarını olumsuz etkileyecek gibi
görünmektedir.
51
AB’nde 2001 yılında kabul edilen SKS stratejisi, üzerinden çok fazla bir süre geçmeden revize
edilme gereği duyulmuĢ ve 2006’da yeni strateji kabul edilmiĢtir. Yeni strateji, ilk stratejiye göre daha
kapsayıcı olması ve yeni konuların stratejiye dahil edilmesi, ilk stratejinin sürdürülebilir kalkınma
ilkelerini tam anlamıyla birbirine entegre edilemediği Ģeklinde yorumlanabilir. Ancak sürdürülebilir
kalkınmanın önemli saç ayaklarından birini oluĢturan çevre ve yine çevre politikalarıyla doğrudan
ilgili küresel iklim değiĢikliği konularında AB’nin, 1990’lı yıllardan beri sürekli olarak geliĢme
gösteren politikaları da göz ardı edilemez.
Bunun yanında, bir stratejinin baĢarılı olması için sürdürülebilir kalkınmanın üç saç ayağını
oluĢturan, ekonomik, sosyal ve ekolojik sürdürülebilirliğin birbirine entegre edilip, birbirine paralel
hareket ettirilmesi gerekir. Maalesef, AB’nin 2001 yılındaki stratejisi her ne kadar bu üç olguyu
içeriyor olsa da, kapsamlı ve tutarlı olmaktan oldukça uzaktı. Öyle ki, ekonomik kalkınmayı ve buna
bağlı olarak istihdamın yükseltilmesi, temel amaçlar arasına konmuĢtu. Bundan dolayı, diğer konu
baĢlıklarına gereken derecede ilgi gösterilmemiĢ ve ilk stratejinin gözden geçirilip yenilenmesi ile
sonuçlanmıĢtır.
2006 yılında kabul edilen strateji, bu bağlamda, 2001 yılındakine göre daha fazla konuyu
içermesinin yanında, stratejide belirlenen hedeflerin gerçekleĢip gerçekleĢmediğinin izlenmesi için her
iki yılda bir hazırlanmasını öngören bir mekanizmayı içermesi açısından önemlidir. Bunla birlikte,
sürdürülebilir kalkınma stratejisinin etkili bir Ģekilde uygulanmasının sadece ulusal ve bölgesel
çabalarla mümkün olmayacağı ve dolayısıyla küresel bir iĢbirliğinin Ģart olduğu vurgulanarak, AB’nin
bu networkleri oluĢturmasında öncü rol oynaması gerektiği belirtilmiĢtir. Böylece, AB’nin uluslararası
politikalarda sürdürülebilir kalkınma gibi daha “yumuĢak güç” unsurlar kullanarak, uluslar arası
toplum tarafından aktör olarak kabul edilebilirliği artmıĢ olacaktır.
Sonuç olarak AB, 1990’lı yıllardan sonra çevreye duyarlı kalkınma stratejisinde önemli
mesafe kat etmiĢ gözükmektedir. Öyle ki, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri en iyi Ģekilde yürüten
ülkelerin birçoğu AB üyesi ülkelerden oluĢmaktadır. Tabi ki, stratejinin uygulanmasında bazı
aksaklıklar mevcuttur; ancak, 1990’lar gibi erken bir dönemde baĢlayan çabalar sonucunda elde edilen
baĢarılar ayrıca önemlidir. Fakat son dönemde bir yanda yeni katılan üyelerle birlikte sayının artması,
diğer yandan küresel düzeyde kaĢanan ve Euro bölgesini de oldukça fazla etkileyen ekonomik kriz,
AB’nin SKS’ni ve bu bağlamda iklim değiĢikliği politikalarını olumsuz etkileyecek gibi
görünmektedir.
51