Page 210 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 210
laşımını, “kirlenmeye ve kaynakların tükenmesine karşı savaş” düşüncesine bağlı olarak hareket
eden ve temel amacı gelişmiş ülkelerdeki insanların sağlık ve refahını korumayı hedefleyen
insanmerkezci (antroposantrik) bir yaklaşım olarak niteler (Önder, 2000: 147-151). Derin ekoloji ise
insanmerkezci “çevre imgesindeki insan” görüşünü reddeden, doğamerkezci (ekosantrik) bir anlayış
benimseyen ve bunun üzerine insanlarla diğer canlıları birbirinden hiçbir şekilde ayırmayan, doğanın
kendisi için “kendinde bir değer taşıdığını” söyleyen bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre, insan canlı
ve cansız her şeyle eşdeğerdir (Tamkoç‟tan aktaran Mutlu, 2005: 63). Doğanın kendiliğindenliği
(kendinde şey/numen), insanın doğanın yalnızca parçalarından biri olduğunu gösterir. Ussal olmayan
öğeler barındıran ve doğa ile mistik bir birlik düşüncesine sahip (İdem, 2009) olan derin ekoloji,
böylece ekonomik kalkınmaya engel olunmadığı sürece insanın doğaya egemenliğinin sorun
yaratmayacağını düşünen insanmerkezci çevre korumacılığa karşı çıkmış olur (Şahin, 2003). Ancak,
derin ekoloji yaklaşımının, doğaya bakışı, ekosistem içerisinde herhangi bir varlık olarak görülen
insanın, doğadan kalkarak insana yalnızca doğayı tahrip etme payesi biçer. Böylece, insanın doğaya
karşı kendi ödevlerinin olabileceğini hesaba katmamış olur. İnsanın başta beden olarak doğanın bir
parçası olduğu, kendinden başlayarak (habeas corpus), habeas oikos‟a ulaşmasının, yani insanın
kendisinden başlayıp, doğayı kullanması derin ekoloji yaklaşımında tersine dönmüştür (Cangızbay,

2003: 96-97).
Ekolojik bunalıma karşı tutarlı görüşler geliştirmeye çalışan bir başka ekoloji yaklaşımı

toplumun yeniden yapılandırılması gerekliliğiyle öne çıkan toplumsal ekolojidir. 1960‟larda Murray
Bookchin tarafından geliştirilmiş toplumsal ekoloji, derin ekolojiyi insanın sahip olduğu akıl yürütme,
alet yapma, teknoloji tasarlama, sembolik bir dil aracılığıyla iletişim kurma kapasitesini yalnızca
biyosferi tahrip için değil, biyosferin iyiliği için de kullanılabileceğini göremediğinden yola çıkarak
eleştiren bir yaklaşımdır. Derin ekolojinin bahsettiğinin aksine Bookchin‟e göre (1996a) ekolojik
sorunlar, öncelikle toplumdan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla toplumsal ekolojinin temel dayanağı,
toplumla doğayı karşı karşıya getiren sorunların toplum ile doğa arasında ortaya çıkmadığı, toplumsal
gelişmenin içinden çıktığı düşüncesidir. “Bugün algılanan toplumla doğa arasındaki karşıtlık ve
bölünme, toplumsal alandaki bölünmelerden, insanların kendi aralarındaki çatışmalardan
kaynaklanmaktadır.” Bookchin‟in (1996b: 44-45) ifade etmeye çalıştığı, ekolojik bunalıma çözüm

bulmak istiyorsak onun tabirleriyle

“yalnızca burjuva, feodal ve eski toplumlarda ya da genel olarak sınıflı
toplumlarda değil; bizzat uygarlığın şafağında, hiyerarşi ve tahakkümü doğuran
insan toplumunun derinlerinde yatan kurumsal, ahlaki ve tinsel değişimlere

çevirmemiz” gereklidir.
Görüldüğü gibi, ilgili yazın ekonomizm ve ekolojizm arasında kurgulanan karşıtlık, sürdürülebilir
turizm açısından kalkınmanın sürdürülebilirliği, istihdam olanakları ve gelir yaratma pahasına, insan
doğa karşıtlığına indirgenip indirgenemeyeceği konusunda alternatif görüşler sunmaktadır.

196
   205   206   207   208   209   210   211   212   213   214   215