Page 119 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 119
regelen bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi için turizm faaliyetlerinin değişik bölgelere yayılması
önem arz etmektedir. Ancak, turizmin bu etkilerinin ortaya çıkabilmesi için her bir bölgenin turizm
potansiyelinin gerçekçi olarak ele alınması ve bu potansiyelin avantaj ve dezavantajlarının tarafsız bir
şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
I. TURİZM VE BÖLGESEL KALKINMA
Bölgesel kalkınma için en kolay planlanabilen ve etkin stratejilerle etkilerinin yerelde en
görünür biçimde yayılabileceği faaliyet turizmdir. Yereldeki turistik cazibe merkezlerine dayanılarak
kolayca planlanabilen turizm, görece emek-yoğun bir faaliyet olarak istihdam yaratabilmesi nedeniyle
turizm dışı doğal kaynakları az olan veya sanayisi gelişmemiş bölgelerde dış gelir getirmesi açısından
önemli bir kalkınma seçeneği olabilmektedir (Horst, 2009: 858, Tetsu, 2006: 417). Aktif tanıtım
politikalarıyla desteklendiğinde, turizme dayalı bölgesel kalkınma politikaları geride kalmış bölgeleri
küresel sisteme eklemlemede veya büyümenin getirdiği avantajları eşitlikçi dağıtmada etkin bir araçtır
(OECD, Çeken, 2008: 298).
Turizmin mekânsal etkileri iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Öncelikle, doğrudan turizm ile ilgili
sektörlerde artan ekonomik faaliyet ve dolayısıyla artan istihdam ile yerel/bölgesel ekonomiye pozitif
katkılar yapmaktadır. Dolaylı olarak ise, turizm sektörünün gelişimine paralel olarak ortaya çıkan
dışsal ekonomiler (örneğin, artan bina talebi, artan gıda talebi, artan mali hizmetler talebinin ortaya
çıkardığı yan ekonomiler gibi) turizmin etkilerini genişleterek bölgesel ekonomik tabanın
güçlenmesine yardımcı olabilmektedir (Yamak vd., 2012: 206, Paci ve Marrocu, 2013: 18).
Bununla birlikte, turizm sektörünün gelişimi diğer ekonomik sektörlerin gelişiminden ayrı
düşünülemez (Saarinen, 20013: 105). Bölgesel kalkınmada lokomotif sektörler olabilir ancak bu
sektörlerin dışında kalan üretim faktörlerinin de değerlendiği diğer sektörlerin performansının da
önemi yadsınamaz. Bu bağlamda, turizmin her zaman dışsal ekonomiler yaratmadığı, ekonomik olarak
daha gelişmiş olan bölgelerin veya ülkelerin turizm gelirlerinin daha çok artma eğiliminde olduğu
belirtilmektedir (Özdemir ve Öksüzler, 2006: 114). Dolayısıyla, turistleri cezbeden kaynakların sayısı
ve büyüklükleri, destekleyici altyapıların mevcudiyeti, bölgesel ekonomiye canlılık getiren festival,
vb. olayların sayısı ve zaman içinde dağılımı gibi faktörlerin yanı sıra, bölgenin ekonomik gelişmişlik
düzeyinin de turizmin gelişimi üzerinde etkisi bulunmaktadır (Yang ve Fik, 2014: 145). Ekonomisi
gelişen bir bölgede turizm sektörüne yatırım yapabilecek girişimcilerin sayısı daha fazla olacaktır.
Gelen turistin talep edebileceği özelleşmiş hizmetleri sağlayabilecek nitelikli girişimlerin çoğalmasıyla
birlikte bu yığılma bölgesel turizm gelirlerini artıracaktır.
Yerel turizm sektörünün gelişmesi bu yönüyle turistik mal ve hizmetlerin etkin bir biçimde
sağlanabilmesiyle ilişkilidir. Tek başına doğal ve tarihi kaynakların stoku belirleyici bir faktör
olmamaktadır. Bu stokun gelen turiste hizmet sağlayan bir kümelenme ekonomisi ile de desteklenmesi
gerekir. Bu nedenle, sadece bir bölgenin turizm potansiyelinin yüksek oluşuna dayanarak oluşturulan
105
önem arz etmektedir. Ancak, turizmin bu etkilerinin ortaya çıkabilmesi için her bir bölgenin turizm
potansiyelinin gerçekçi olarak ele alınması ve bu potansiyelin avantaj ve dezavantajlarının tarafsız bir
şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
I. TURİZM VE BÖLGESEL KALKINMA
Bölgesel kalkınma için en kolay planlanabilen ve etkin stratejilerle etkilerinin yerelde en
görünür biçimde yayılabileceği faaliyet turizmdir. Yereldeki turistik cazibe merkezlerine dayanılarak
kolayca planlanabilen turizm, görece emek-yoğun bir faaliyet olarak istihdam yaratabilmesi nedeniyle
turizm dışı doğal kaynakları az olan veya sanayisi gelişmemiş bölgelerde dış gelir getirmesi açısından
önemli bir kalkınma seçeneği olabilmektedir (Horst, 2009: 858, Tetsu, 2006: 417). Aktif tanıtım
politikalarıyla desteklendiğinde, turizme dayalı bölgesel kalkınma politikaları geride kalmış bölgeleri
küresel sisteme eklemlemede veya büyümenin getirdiği avantajları eşitlikçi dağıtmada etkin bir araçtır
(OECD, Çeken, 2008: 298).
Turizmin mekânsal etkileri iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Öncelikle, doğrudan turizm ile ilgili
sektörlerde artan ekonomik faaliyet ve dolayısıyla artan istihdam ile yerel/bölgesel ekonomiye pozitif
katkılar yapmaktadır. Dolaylı olarak ise, turizm sektörünün gelişimine paralel olarak ortaya çıkan
dışsal ekonomiler (örneğin, artan bina talebi, artan gıda talebi, artan mali hizmetler talebinin ortaya
çıkardığı yan ekonomiler gibi) turizmin etkilerini genişleterek bölgesel ekonomik tabanın
güçlenmesine yardımcı olabilmektedir (Yamak vd., 2012: 206, Paci ve Marrocu, 2013: 18).
Bununla birlikte, turizm sektörünün gelişimi diğer ekonomik sektörlerin gelişiminden ayrı
düşünülemez (Saarinen, 20013: 105). Bölgesel kalkınmada lokomotif sektörler olabilir ancak bu
sektörlerin dışında kalan üretim faktörlerinin de değerlendiği diğer sektörlerin performansının da
önemi yadsınamaz. Bu bağlamda, turizmin her zaman dışsal ekonomiler yaratmadığı, ekonomik olarak
daha gelişmiş olan bölgelerin veya ülkelerin turizm gelirlerinin daha çok artma eğiliminde olduğu
belirtilmektedir (Özdemir ve Öksüzler, 2006: 114). Dolayısıyla, turistleri cezbeden kaynakların sayısı
ve büyüklükleri, destekleyici altyapıların mevcudiyeti, bölgesel ekonomiye canlılık getiren festival,
vb. olayların sayısı ve zaman içinde dağılımı gibi faktörlerin yanı sıra, bölgenin ekonomik gelişmişlik
düzeyinin de turizmin gelişimi üzerinde etkisi bulunmaktadır (Yang ve Fik, 2014: 145). Ekonomisi
gelişen bir bölgede turizm sektörüne yatırım yapabilecek girişimcilerin sayısı daha fazla olacaktır.
Gelen turistin talep edebileceği özelleşmiş hizmetleri sağlayabilecek nitelikli girişimlerin çoğalmasıyla
birlikte bu yığılma bölgesel turizm gelirlerini artıracaktır.
Yerel turizm sektörünün gelişmesi bu yönüyle turistik mal ve hizmetlerin etkin bir biçimde
sağlanabilmesiyle ilişkilidir. Tek başına doğal ve tarihi kaynakların stoku belirleyici bir faktör
olmamaktadır. Bu stokun gelen turiste hizmet sağlayan bir kümelenme ekonomisi ile de desteklenmesi
gerekir. Bu nedenle, sadece bir bölgenin turizm potansiyelinin yüksek oluşuna dayanarak oluşturulan
105