Page 262 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 262
RİŞ
Eski çağlardan günümüze kadar dağlar ve dağlık alanlar, toplumların merak ve ilham kaynağı

olmuştur. Kültürel zenginliğe sahip milletler için dağlar; yaşamın bir parçası, müziğin, şiirlerin, hikâye
ve destanların ilham kaynağıdır. Bu alanlara her zaman ulaşılmasının uzak ve zor olması, bireyler
üzerinde cazibe ve çekicilik yaratmıştır. Bugün ise, modern ulaşım araçlarının sağlamış olduğu
kolaylıklar, şehirleşmenin ve nüfus yoğunluğunun ortaya çıkardığı baskılar ve turizm endüstrisinin
hızla gelişim göstermesinin etkisiyle, doğa ile iç içe bulunan bu bölgelere olan ilgi, artarak devam

etmektedir.
Dağlar ve dağlık alanlar, doğal güzellikleri, insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri, bu

bölgelerde geçmişten günümüze kadar gelen ve yaşatılan kültürel değerleri ve gündelik yaşamı, eşsiz
manzaraları ve peyzajı, temiz hava ve yaban hayatı ile sunmuş olduğu eğlence fırsatları ile yeniden
gündeme gelmiş ve bu alanlara yapılan turizm amaçlı seyahatler de artmaya başlamıştır (UNEP,
2007).

Food and Agriculture Organization of the United Nations (FAO) (2005) verilerine göre,
küresel turizm gelirinin %15-20’si, 70-90 milyar US doları, yıllık olarak bu alanlarda gerçekleştirilen
turizm aktivitelerinden elde edilmektedir. Bütün bu pozitif ekonomik etkilerine rağmen, turizm
sektörünün gelişmesiyle ortaya çıkan hareketlilik, destinasyonların ekolojik yapısına, yerel halkın
kültürüne ve destinasyonun tarihi dokusunda tahribatlar yaşanmasına neden olabilmektedir (Mountain
Agenda, 1999). Bu nedenle, doğal alanlarda gelişim gösteren turizm endüstrisinin sürdürülebilir
olması, destinasyonda meydana gelebilecek tahribatları önlemek için son derece önem taşımaktadır.
Söz konusu yörelerde gerçekleştirilecek tüm turizm faaliyetlerinin planlanmasında, taşıma
kapasitesinin belirlenmesinde ve turistlere yönelik konaklama, yeme-içme ve ulaşım hizmetlerinin
gerçekleştirilmesinde de doğal dengenin ve çevresel değerlerin bozulmamasına özen gösterilmesi
gerekmektedir. Bu nedenle, artış gösteren seyahatlerin ortaya çıkarmış olduğu konaklama ve diğer
ihtiyaçların karşılanmasına yönelik çevresel değerler ile uyumlu ve yöredeki kültürel yapıyı bozmadan
ekonomik gelişimi sağlayacak işletme türlerinin kurulmasına yönelik çabaların sürdürülmesi
gerekmektedir (UNEP, 2014)

Bu çalışmada, Doğu Karadeniz Bölgesi yayla evlerinin doğal ve kültürel açıdan sürdürülebilir
turizm anlayışı çerçevesinde, alternatif birer konaklama işletmesi olarak faaliyet göstermesinin doğal
denge ve çevre üzerinde yaratabileceği önemin ortaya konulması amaçlanmıştır. Dolayısıyla alternatif
konaklama tesislerinden biri olabilecek “Yayla Evleri’nin turizm amaçlı kullanılabilirliği üzerinde
durulmaktadır.

LİTERATÜR
Yayla turizmi, trekking, dağcılık, rafting, kayak, bungee jumping, kültür ve inanç turizmi gibi

bir çok turizm aktivitesini yapısında barındırması nedeniyle diğer alternatif turizm türlerine göre daha
büyük öneme sahiptir. Nitekim dağlık alanlarda turizmin gelişimi ile beraber bu bölgelerde yaşayan

248
   257   258   259   260   261   262   263   264   265   266   267