Page 263 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 263
el halkın yaşam standartlarında birçok artışın meydana geldiği görülmüştür (Kruk, 2011).
Ekonomik etkisinin yanı sıra turizmin, sosyo-kültürel hayattaki etkisi bölgelerin sağlık, eğitim, ulaşım
ve vatandaşlık kavramı gibi bazı özelliklerinin kalkınmasında ve iyileştirilmesinde önemli pozitif
etkilere sahiptir. Örneğin Alp Dağlarına sınırları bulunan ülkeler 19. yüzyılın başında turizm sayesinde
bazı turistik işletme yatırımları yaparak bölgesel anlamda yoksulluğu azaltmış ve kırsal alanların
yerleşim merkezlerine dönüşümünü hızlandırmışlardır (Keller, 2014).
Bu bağlamda, turizmin gerçekleştiği bölgelerde olumlu ekonomik ve sosyo-kültürel etkilerinin
bulunmasının yanı sıra bölge üzerinde çevresel olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Bölgede bulunan
endemik bitki türlerinin yurt dışına kaçırılması, ses ve gürültüden kaynaklı yaban hayatın rahatsız
edilmesi, çöplerin yığılması ve trafik yoğunluğundan kaynaklı gürültü gibi turizmin birincil olumsuz
etkilerine örnek verilebilir. Bunun yanı sıra turizmin çevre üzerindeki ikincil ve daha uzun dönemde
büyük zararlara neden olabilecek önemli etkileri olan uygun olmayan alt ve üst yapı gelişimleri,
konaklama kapasitesinin uygunsuzca adım adım artış göstermesi, su kaynaklarının kirlenmesi ve
ziyaretçi sayısındaki kontrolsüz artışlar, doğal çevre üzerindeki olumsuz etkileri artırmaktadır.
Turizmin doğa üzerindeki ikincil olarak nitelendirilen olumsuz etkileri maalesef zamanında fark
edilememektedir. Bu nedenle, destinasyona ziyaretler gerçekleştiren turistler, bu olumsuz etkilerin
farkına varamamakta ve bölgenin korunması ile ilgili herhangi bir sorumluluk çerçevesinde hareket
etmemektedirler (Stursa, 2002).
Doğal çevrede, turizm nedeniyle meydana gelebilecek nüfus artışı, hava ve ses kirliliği, katı
atık ve çöp sorunu, arazi üzerindeki tahribatlar ve ekosisteme verilen zararların önüne geçilebilmesi
sürdürülebilir turizm kavramına önem kazandırmıştır. Çevreyi etkileyen diğer önemli bir unsur ise,
bölgenin doğal güzelliğine entegrasyonu yapılamayan inşaat yatırımlarının estetiğindeki
bozukluklardır (Calaretu, 2011).
Dağlık alanlarda hızla gerçekleştirilen bu yatırımların, doğaya yönelik olmaması ve
sürdürülebilir turizm kapsamında gerçekleştirilmemesi turizmin geleceği açısından tehlike arz
etmektedir (Veith, 2011, s. 39). Dünya’nın önemli dağlık turistik destinasyonlarından biri olarak kabul
edilen Nepal’de, 1600 katılımcı ile gerçekleştirilen bir araştırmada, ziyaretçilerin neredeyse yarısının,
bölgeyi dağlık alanların oluşturmuş olduğu eşsiz manzaralar nedeniyle ziyaret ettiklerini belirtmiştir
(Marg, 1997).
Schorner (2011) İsviçre’de sürdürülebilir turizm üzerine yapmış olduğu araştırmasında,
toplumsal kalkınma projeleri açısından federal hükümetlerin sıkı imar yasaları çıkarması gerektiğini
ifade etmiştir. Ayrıca, büyük tur operatörlerinin kitle turizmine katılım gösteren ziyaretçi profilinin
aksine, münferit özellikler gösteren turistleri alternatif konaklama işletmeleri tedarikçileri ile
buluşturmasının, çevre standartlarının gelişimine katkı sağlayacağını belirtmiştir. İsviçre’de ‘‘holiday
apartments and guest rooms’’ olarak nitelendiren 18,027 adet konaklama kapasitesine sahip yapının
bulunması bu duruma örnek verilebilir (Swiss Federal Statistical Office (SFSO), 2013). Bunun yanı
sıra Nepal’de Annapurna Bölgesinin korunması ile ilgili yasalar, münferit turistlerin bölgede bulunan
249
Ekonomik etkisinin yanı sıra turizmin, sosyo-kültürel hayattaki etkisi bölgelerin sağlık, eğitim, ulaşım
ve vatandaşlık kavramı gibi bazı özelliklerinin kalkınmasında ve iyileştirilmesinde önemli pozitif
etkilere sahiptir. Örneğin Alp Dağlarına sınırları bulunan ülkeler 19. yüzyılın başında turizm sayesinde
bazı turistik işletme yatırımları yaparak bölgesel anlamda yoksulluğu azaltmış ve kırsal alanların
yerleşim merkezlerine dönüşümünü hızlandırmışlardır (Keller, 2014).
Bu bağlamda, turizmin gerçekleştiği bölgelerde olumlu ekonomik ve sosyo-kültürel etkilerinin
bulunmasının yanı sıra bölge üzerinde çevresel olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Bölgede bulunan
endemik bitki türlerinin yurt dışına kaçırılması, ses ve gürültüden kaynaklı yaban hayatın rahatsız
edilmesi, çöplerin yığılması ve trafik yoğunluğundan kaynaklı gürültü gibi turizmin birincil olumsuz
etkilerine örnek verilebilir. Bunun yanı sıra turizmin çevre üzerindeki ikincil ve daha uzun dönemde
büyük zararlara neden olabilecek önemli etkileri olan uygun olmayan alt ve üst yapı gelişimleri,
konaklama kapasitesinin uygunsuzca adım adım artış göstermesi, su kaynaklarının kirlenmesi ve
ziyaretçi sayısındaki kontrolsüz artışlar, doğal çevre üzerindeki olumsuz etkileri artırmaktadır.
Turizmin doğa üzerindeki ikincil olarak nitelendirilen olumsuz etkileri maalesef zamanında fark
edilememektedir. Bu nedenle, destinasyona ziyaretler gerçekleştiren turistler, bu olumsuz etkilerin
farkına varamamakta ve bölgenin korunması ile ilgili herhangi bir sorumluluk çerçevesinde hareket
etmemektedirler (Stursa, 2002).
Doğal çevrede, turizm nedeniyle meydana gelebilecek nüfus artışı, hava ve ses kirliliği, katı
atık ve çöp sorunu, arazi üzerindeki tahribatlar ve ekosisteme verilen zararların önüne geçilebilmesi
sürdürülebilir turizm kavramına önem kazandırmıştır. Çevreyi etkileyen diğer önemli bir unsur ise,
bölgenin doğal güzelliğine entegrasyonu yapılamayan inşaat yatırımlarının estetiğindeki
bozukluklardır (Calaretu, 2011).
Dağlık alanlarda hızla gerçekleştirilen bu yatırımların, doğaya yönelik olmaması ve
sürdürülebilir turizm kapsamında gerçekleştirilmemesi turizmin geleceği açısından tehlike arz
etmektedir (Veith, 2011, s. 39). Dünya’nın önemli dağlık turistik destinasyonlarından biri olarak kabul
edilen Nepal’de, 1600 katılımcı ile gerçekleştirilen bir araştırmada, ziyaretçilerin neredeyse yarısının,
bölgeyi dağlık alanların oluşturmuş olduğu eşsiz manzaralar nedeniyle ziyaret ettiklerini belirtmiştir
(Marg, 1997).
Schorner (2011) İsviçre’de sürdürülebilir turizm üzerine yapmış olduğu araştırmasında,
toplumsal kalkınma projeleri açısından federal hükümetlerin sıkı imar yasaları çıkarması gerektiğini
ifade etmiştir. Ayrıca, büyük tur operatörlerinin kitle turizmine katılım gösteren ziyaretçi profilinin
aksine, münferit özellikler gösteren turistleri alternatif konaklama işletmeleri tedarikçileri ile
buluşturmasının, çevre standartlarının gelişimine katkı sağlayacağını belirtmiştir. İsviçre’de ‘‘holiday
apartments and guest rooms’’ olarak nitelendiren 18,027 adet konaklama kapasitesine sahip yapının
bulunması bu duruma örnek verilebilir (Swiss Federal Statistical Office (SFSO), 2013). Bunun yanı
sıra Nepal’de Annapurna Bölgesinin korunması ile ilgili yasalar, münferit turistlerin bölgede bulunan
249