Page 164 - Stk 2015 Bildiriler E-Kitap
P. 164
letler böylece içinden hiç çıkamayacakları bir borç sarmalı içine çekilmiş olurlar (Kütting, 2000: 76-

77).

D. Kalkınmada Ekonomik Boyutun Ön Plana Çıkarılması
Brundtland Raporu’nda ve sonrasında Rio Bildirgesi ve Gündem 21 ile SK’nın sosyo-ekonomik
kalkınmayı kapsadığı açık bir şekilde ifade edilmiştir. Yani SK, sadece ekonomik büyüme değil,
toplumun sosyal refahının arttırılmasıdır. Ancak SK politikalarında ve uygulamalarında giderek sosyal
boyut unutulmuş, materyal büyümeye odaklanan ekonomik hedefler ağır basmaya başlamıştır. Bu tarz bir
kalkınma, sosyal kalkınma hedefinden uzaklaşır. Ancak, sosyal kalkınmanın sağlanmasıyla, kalkınmanın
hedeflerinden biri olan toplum içindeki ekonomik, siyasal ve hukuki ayrımcılıklar ve eşitsizliklerin
giderilmesi sağlanabilir (Marcuse, 1998: 106).
SK politikalarında, kalkınmanın salt ekonomik büyüme olarak ele alınmasının ötesinde kalkınma
tanımlarına ihtiyaç vardır. Geleneksel kullanımda, kalkınma çoğu zaman büyüme ile eş değerde kullanılır
ve geleneksel iktisat anlayışına uygun olarak, kişi başına reel üretim, kişi başına tüketim, enflasyon,
işsizlik gibi kalemlerdeki iyileşme; büyüme veya kalkınma olarak değerlendirilir. Halbuki kalkınma;
ekonominin sayısal değerlendirilmesinin yanı sıra kalitatif yönlerinin de el alınmasını ve hatta ekonomi
dışındaki çok daha farklı alanlardaki gelişmelerin de göz önünde bulundurulmasını gerektiren bir
kavramdır (Doğaner Gönel, 2002: 1). Çünkü ülkeler arasında ve ülke içindeki gruplar arasında refahın eşit
dağılımını hedefleyen SK, özü itibariyle sadece ekonomik kalkınmayı değil, insani kalkınmayı hedef alır.
Dolayısıyla temiz suya erişim olanakları, elektrik kullanım oranları, hamilelikte ve doğumda anne ve
bebek ölüm oranları, okur-yazar oranı, eğitim seviyesi, cinsiyetler arası eşitlik, internet kullanım oranları
gibi, Birleşmiş Milletler insani kalkınma raporlarında ele alınan kalemlerin tümü, SK planlamalarında göz
önünde bulundurulmalı ve planın başarısı bu kalemlerdeki gelişme/iyileşme üzerinden hesaplanmalıdır.
Dolayısıyla SK politikalarında kalkınma, ekonomik büyümeden ziyade, insan refahı için gerekli
sosyal, beşeri, siyasi, ekonomik ve çevresel iyileşme olarak düşünülmelidir. Ancak çoğu SK planında -
buna çoğu zaman sürdürülebilir turizm çalışmaları da dahildir- faaliyetin ekonomik bir gelir sağlayıp
sağlamadığı, uzun süre devam ettirilebilir olup olmadığı ve kısmen de çevreye veya yerel kültüre zarar
verip vermediği gibi sığ bir bakış açısıyla yetinilir. Oysa, bu planlamalarda SK’nın tüm boyutlarıyla ele
alınması ve insan refahını sağlama amacını gerçekleştirmek gereklidir. Nitekim artık neoklasik ekonomik
teorilerde bile, SK “tüketim kaynaklı fayda maksimizasyonu” olarak değil, “refah maksimizasyonu”
olarak tanımlanmaktadır. Böylece iktisat teorileri açısından da yiyecek, giyecek, sağlık ve eğitim gibi
insan refahının en önemli kalemleri SK tanımının içine alınmış olur. Yani iktisadi kalkınma da, sosyal
kalkınmayı içerecek şekilde tanımlanmaktadır. Örneğin iktisadi kalkınmayı “sadece ekonomik boyutlarla
sınırlanmayan, toplumu sosyolojik, psikolojik ve politik tüm boyutları ile kuşatan karmaşık bir süreç”
olarak tanımlayan iktisatçılar vardır (Tıraş, 2012: 59-60).

150
   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169